Dark'n Stars
ÖSS'CİLER İÇİN SÜPER DÖKÜMAN 8 Yasak
Dark'n Stars
ÖSS'CİLER İÇİN SÜPER DÖKÜMAN 8 Yasak
Dark'n Stars
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Dark'n Stars


 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  AramaArama  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 ÖSS'CİLER İÇİN SÜPER DÖKÜMAN 8

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
a-sosyal
..::υzмαη üує::..
..::υzмαη üує::..
a-sosyal


Mesaj Sayısı : 454
Rep Gücü : 870
Doğum tarihi : 08/04/93
Yaş : 31
Lakap : _BY_ACABA_

ÖSS'CİLER İÇİN SÜPER DÖKÜMAN 8 Empty
MesajKonu: ÖSS'CİLER İÇİN SÜPER DÖKÜMAN 8   ÖSS'CİLER İÇİN SÜPER DÖKÜMAN 8 I_icon_minitimeÇarş. Nis. 01, 2009 8:43 am

Kaygı Stres
Kaygı tamamen de kötü bir psikolojik durum değildir. Çünkü yapılan araştırmalarda belli bir düzeyde olan kaygının, bir başka ifadeyle fiziksel ve psikolojik dengesizlik meydana getirmeyen kaygının, öğrenme aktivitesini olumlu etkilediği görülmüştür. O nedenle tamamen kaygısız, dertsiz olmanız da sizin faydanıza olmasa gerek. Burada şu soru karşımıza çıkıyor; kaygımızın normal düzeyde olup olmadığını nasıl anlayacağız? Normal düzeyde kaygı taşıyan bir bireyin çalışma aktivitesi bu kaygıdan olumsuz etkilenmez. Tersten ele alıp söyleyecek olursak, aşırı düzeyde kaygı duyan bir kişinin çalışma düzeni, panikten ve "kazanamazsam aileme, çevreme ne derim" düşüncesinden bozulacaktır. Aşırı kaygısı olan bir öğrenci çalışma isteği duyar fakat dersin başına oturduğunda "başaramazsam" kelimesiyle boğuşmaktan derse konsantre olamaz, saatlerin ışık hızıyla ilerlediğinin farkına çok sonra varır.
Hiç kaygı taşımayan öğrencilerin olduğunu da belirteyim. Bu tip öğrencilerin genel niteliği ya ailesinin ekonomik durumunu göz önünde tutarak geleceğini garanti altında görmesi ya da "Bu zamana kadar çalışmadığım için benden ne köy olur ne de kasaba." anlayışıdır. Bunun yanında hedefini çok rahat kazanabileceğini düşünen öğrencileri de bu gruba dahil edebiliriz, ancak bunların sayısı oldukça az denebilir. Hiçbir kaygı taşımayan bu tip öğrencilere tavsiyem, Türkiye gibi istikrarsız bir ülkede yaşıyor olduklarını düşünüp, geleceklerini şekillendirmede zamana ve hale ayak uydurmaktan daha çok istikbali düşünüp hareket etmeleridir. Hızla değişen ve farklılaşan bir dünyada geleceğe oynamayan, kendini yenilemeye kapalı olan insanların yığından öteye geçemeyeceğini söylemem herhalde kahinlik olmaz.
Şimdi gelelim kaygıya, dolayısıyla strese neden olan faktörlere. Bu faktörlerden birisi belirlenen hedef ile potansiyel ve çalışma aktivitesi arasındaki uyumsuzluktur. Yani bir öğrencinin potansiyelinin üzerinde bir bölümü hedeflemesidir. Çünkü uzmanlar başarıda %50-60 civarında potansiyele pay vermekteler. Dolayısıyla potansiyeli gözardı ederek çok yüksek hedeflere talip olma, belli bir süre sonra alınan deneme sonuçlarıyla "eyvah ben istediğim bölümü kazanamayacağım" düşüncesinin yerleşmesine neden olmaktadır. Bu durum zamanla panik haline dönüşerek strese zemin hazırlar. Böyle bir durumla karşı karşıya kalan bir öğrencinin ya hedefine varma süresini yeniden gözden geçirmesi (gelecek sene ki ÖSS'yi hedef alması) ya da bu sene kesin olarak kazanmayı düşünüyorsa tercihlerini ve hedeflerini realize etmesi gerekir. Aksi taktirde deneme sınavlarında, testlerde ve kitaplardaki soru çözümlerinde ortaya çıkan her başarısız sonuç, kaygı ve stres düzeyini artıran birer faktör olacaktır. Özellikle birden fazla ÖSS tecrübesi olan, bir daha ders çalışmayı göze alamam diyen öğrencilere tavsiyem, tek bir hedefe saplanıp kalmamaları ve alternatifli bir tercih listesi oluşturmalarıdır.
Strese neden olan bir diğer faktör de öğrencinin kendine duyduğu güvensizliktir. Kendine güven duymayan bir insanda her işe başlarken "başaramayacağım" düşüncesi bir ön kabul olarak vardır. Peki, kendine bu kadar güvensizliğin nedenlerini nerede aramalıyız? Ben bu konuda ailelerimizi suçluyorum, çünkü Türk aile yapısının karakteristik özelliği aşırı korumacı oluşu. "Aman çocuğum sen yapma.", "Sen beceremezsin." türü ifadeler, çocuğun sorumluluk alma duygusundan yoksun bir birey olarak yetişmesine neden olmaktadır. Yani bizim geleneksel aile yapımız, anne-babamız sorumluluğu ve iş becerme yetisini çocuğuna ne yazık ki kazandıramamıştır. Bu şekilde davranış gösteren ebeveynlerimizin sakına kötü niyetli olduğunu düşünmeyin. Hepsi çocuklarını koruma mantığıyla böyle bir yanlışın içerisine düşüyorlar. Peki sonra ne oluyor? Hayatında ciddi bir sorumluluk almamış, bu nedenle ciddi bir iş başaramamış gençler yetişiyor. Böyle yetişen bir gencin kaygı ve stres yüklü olmasını garipsememek gerekir. Bu olumsuz durumdan gençler nasıl kurtulabilir? Bu tip yetiştirilen gençlere tavsiyem, aileleriyle konuşmaları ve onları bu konuda tatlı bir dille uyarmalarıdır. Eğer bunu tek başlarına yapmaları mümkün değilse bir uzmandan yardım almaları doğru bir yol olacaktır. Bir diğer yol da, belli işlerde sorumluluk alarak kendine güvenlerini sağlamalarıdır. Mutlaka başarısızlıklar olacaktır bu işlerde; ama unutmayın ki çoğu büyük insanın hayatı başarısızlıklarla doludur. Mühim olan her başarısızlığı birer tecrübe gibi algılayıp, başarıya doğru atılan bir adım biçiminde düşünmektir. Tıpkı A.Lincoln gibi.
Öğrencide kaygı ve strese sebep olan bir diğer faktör de ailenin ve yakın çevrenin beklentileridir. Bu beklentiler öğrencinin omuzlarında ister istemez ağır bir yük meydana getirmektedir. Ailenin yapmış olduğu maddi ve manevi fedakarlık altında eziklik duymamak oldukça zordur. İşte bu noktada sizi rahatlatacak olan ailelerinizin tavrıdır. Yeterli bir kültüre sahip olmayan ya da kendi hayatında gerçekleştiremediklerini, çocuğu üzerinde gerçekleştirmek isteyen aileler beklentilerini, yaptıkları fedakarlıkları birer baskı unsuru olarak kullanabiliyorlar. Bu tip aileleri olan arkadaşlarımıza tavsiyem ailelerine, çalıştıklarını, emeklerinin karşılığını verebilmek için çaba sarfettiklerini göstermeleridir (Bunu gerçekten çalışarak yapmalılar). Bunun yanında dershanedeki ya da okuldaki öğretmenlerini aileleriyle görüştürerek bu sıkıntılarını en alt düzeye indirebilirler.
Tercihler döneminde de aileyle öğrenci arasında büyük sıkıntılar yaşanmaktadır. Ailenin çocuğuna uygun gördüğü meslekle gencin istediği meslek çoğu zaman uyumsuzluk gösterebilmektedir. Bunun sıkıntısını ve stresini çeken öğrenciler de içinizde vardır. Onlara tavsiyem bu konuda da öğretmenlerini devreye sokmaları. Unutmayın ki kazanacağınız meslekle bir ömür boyu hayat sürecek olan sizlersiniz, aileleriniz değil. Onları kırmadan, güzel bir dille bunu anlatmak gerekir.
Kaygı ve stresin bir diğer nedeni, başarının tek adresi olarak ÖSS'yi görmektir. Bir sınava, gerektiğinden çok daha büyük anlamlar yüklemek, yanlış bir bakış açısını doğurmaktadır. Mutlaka bu sınav herkes için çok şey ifade ediyor ve etmeli; ancak bu sınavı kazanamamış insanların da başka alanlarda başarılı olduğunu ve olabileceğini aklınızdan çıkarmayın. Hayata daha bütün, uzaktan ve kuşatıcı bakın. Çünkü ÖSS’yi tek çıkış yolu olarak görme, strese ve paniğe neden olacağından telafi edilemeyecek yanlışlara itebilir.
Kaygı ve stresin çözüm yollarından birisi sıkıntıları, problemleri paylaşacak insanlarla bir arada olmaktır. Çünkü dertler paylaşıldıkça azalır. En azından kişide psikolojik bir rahatlama söz konusu olur. Paylaştığınız insan size çözüm yolları gösteremeyebilir. Ancak kimi zaman birisi tarafından değer verilip dinlenmek bile tek başına çözüm olabilmektedir. Bu nedenle arkadaş grubunuzu aynı zamanda birer sırdaş grup haline getirebilirsiniz. Bunu yaparken güvenilir insanlardan bir grup oluşturmaya çalışın. Arkadaş grubunuzun yanısıra rehber öğretmenlerinizle sorunlarınızı konuşmaya gayret edin. Onlar bu konuda belki de en iyi çözüm üretecek mercidir.
Kaygı ve stres sonucu beden de bir kısım değişiklikler olmaktadır. Bir başka ifadeyle kaygılı bir insanın beden kimyası büyük ölçüde değişmektedir. Kaygılı insanda solunumun hızlandığı, kalp atış hızının arttığı, damarların daralıp kanın içeri çekildiği, bundan dolayı yüzey sıcaklığının düştüğü ve kasların gerildiği gözlenmiştir. Bunun yanında, beden elektrik yüklü bir yapı haline gelmektedir. Bunun zıddı olan gevşemenin kimyasını ise şöyle tanımlayabiliriz; solunum derinleşir, kalp vurum sayısı azalır, el ve ayaklara giden kan miktarı artar, dolayısıyla el ve ayaklar ısınır ve kaslar gevşer. Peki kaygının kimyasını yaşayan bir bedene gevşemenin kimyası nasıl hakim kılınabilir? Bunun en temel yolu doğru nefes almayı bilmektir.
Yapılan araştırmalar, vücut ağırlığının %2'si olan beynin, vücuda giren oksijenin yaklaşık %20'sini kullandığını göstermiştir. Buna karşılık şehirde yaşayan ve doğru nefes almayı bilmeyen kişilerin ciğer kapasitelerinin dörtte birini ancak kullanabildikleri bir başka araştırma sonucudur. Burada doğru nefes almanın önemi karşımıza çıkmaktadır. Nasıl doğru nefes alındığını daha önce işlemiştim. Kendinizi kaygılı, stresli ve heyecanlı hissettiğiniz zamanlar, nefes egzersizi yaparak beden kimyanızı yeniden düzenli hale getirebilirsiniz. Doğru nefes egzersizleri bedende kaygı ve stres sonucu ortaya çıkan adrenalin, noradrenalin, nöropinefrin gibi maddeleri azaltır ve yok eder.
Kaygı ve stresin bedende meydana getirdiği olumsuzluklardan birisi negatif elektrik ile bedenin yüklenmesidir. Negatif elektriği bedenden uzaklaştırmanın yolu suyla ya da toprakla temastır. O nedenle stresli olduğunuzu hissettiğiniz zamanlar ılık bir banyo yaparak ya da elinizi yüzünüzü yıkayarak bedeninizi rahatlatabilirsiniz. Eğer mümkünse çıplak ayakla toprak üzerinde yürüyerek de bu elektriği vücudunuzdan uzaklaştırabilirsiniz.
Bedendeki olumsuz etkileri ortadan kaldırmanın bir diğer yolu da fiziksel egzersizlerdir. Her gün, belli saat dilimlerinde 15-20 dakikanızı fiziksel egzersizlere ayırın. Bu egzersizler sayesinde kaygının etkisiyle salgılanan adrenalin gibi maddeler tüketilir. Egzersizler, serotonin denilen ve bedende sükuneti, rahatlığı ve gevşemeyi sağlayan maddenin salgılanmasını da sağlar. Ayrıca kaygı düzeyini ideal seviyeye çeker, öğrenme verimini artırır, düzenli bir uyku periyodu oluşturur ve insanın kendini zinde hissetmesine yardımcı olur. Bu egzersizleri yaparken bedeninizi çok fazla zorlamamaya, ders çalışma düzeninizi aksatmamaya gayret edin.
Bütün bunların yanında sizi zihnen ve bedenen dinlendirecek, rahatlatacak, stresin kollarından çekip kurtaracak sosyal aktivitelere zaman ayırmaya çalışın. Bu aktiviteler kimi zaman arkadaşlarınızla gezmek, kimi zaman müzik dinlemek, kimi zaman bir enstrüman çalmak ya da resim yapmak olabilir. Günleri yoğun geçen insanların birer sığınağıdır bu tür aktiviteler. Büyük devlet adamlarından bilim adamlarına kadar çoğu ünlü kişi bu şekilde kendini rahatlatma yolunu seçmiştir. Örneğin Churchill resim yaparak, Einstein ise keman çalarak bunu sağlıyordu.
Yenilen-içilen besinler, uyku düzeni, fiziksel koşullar da stres düzeyini önemli ölçüde etkilemektedir. Bedeni ağırlaştıran yiyecekler, kafein içeren içeceklerin çok fazla alınması, insanı olduğundan daha sinirli ve sabırsız yaptığından psikolojik dengeyi zaman zaman bozabilmektedir. Uykunun düzensiz oluşu, yeterli seviyede bedene dinlenme fırsatı vermeme gibi durumlar da stresi artırıcı rol oynayabilmektedir. Elinizden geldiğince aynı saatte uyuyup aynı saatte kalkmaya gayret edin. Çünkü insan bedeni, devamlı değişiklik yaşamayı istemez. Bedenin kendine göre bir iç ahengi vardır. Düzensiz yaşayarak bedenin bu ahengi kurmasını engellemiş olursunuz. Uyku düzeninize göre beden, bir biyolojik saat oluşturmaktadır. Bu biyolojik saat dışarıdan bir müdahaleye gerek olmadan işlevini yerine getirir. Düzensiz bir hayatı yaşattığınız bedeniniz, bu biyolojik saati oluşturmada güçlük çekecektir.
Son olarak kaygı ve stresle baş edebilmek için zihinsel gücün öneminden bahsetmek istiyorum. İnsan zihninin veya beyninin insanın psikolojik yapısını anlık olarak değiştirebileceğini kendi hayatınızda çok defa görmüşsünüzdür. Zihnin bedene verdiği olumlu telkinler onu rahatlatır ve stresin bedeni yıpratan etkisini yok eder. Bu nedenle beyninizi sizi güçlendirecek telkinlerle meşgul etmeye çalışın. Bu telkinleri çalışma masanızın bir kenarına koyacağınız spot cümlelerle, vecizelerle sağlayabilirsiniz.
Kendinizi kaygılı hissettiğiniz anlarda olumlu duyguları kopyalama yolunu kullanabilirsiniz. Geçmişte mutlu olduğunuz bir anı hatırlayıp, o anda tattığınız duyguların aynısını kaygılı anınıza aktarmaya çalışın. Eminim faydasını göreceksiniz.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://osmanlitarihi.yetkinforum.com
 
ÖSS'CİLER İÇİN SÜPER DÖKÜMAN 8
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» ÖSS'CİLER İÇİN SÜPER DÖKÜMAN 1
» ÖSS'CİLER İÇİN SÜPER DÖKÜMAN 2
» ÖSS'CİLER İÇİN SÜPER DÖKÜMAN 3
» ÖSS'CİLER İÇİN SÜPER DÖKÜMAN 4
» ÖSS'CİLER İÇİN SÜPER DÖKÜMAN 5

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Dark'n Stars :: | Eğitim & Öğretim | :: | Rehberlik & Danışmanlık |-
Buraya geçin: